Sayfalar

15 Haziran 2011 Çarşamba

Japonya’nın Hayaletleri

Japon korku filmlerini bir çoğumuz severek izliyoruz. Modern Hollywood yapımı, içi boş, sürekli tekrara düşmek zorunda kalan filmler sinemalarda zorla gözümüze sokulurken, Japon korku filmleri adeta bize bir parça nefes aldırıyor. Batı kültürünün uzun yıllardır etkisinde kaldığımız için farklı renk ve tatlar bizlere cazip geliyor. Aynı şekilde Japon yapımı fantastik ve ürkütücü filmler, Hollywood için de son derece etkileyici özelliklere sahip. Farklı bir kültür, farklı gelenek ve inanışların şekillendirdiği orijinal hikayeler bizleri adeta kendine çekiyor.

Halka, Garez, Karanlık Sular vs. hep hakkında yazıp çizdiğimiz Japon yapımı filmlerden. Peki biraz da Japon mitolojisine dalıp Japonlar nelerden korkar bakmak ister misiniz? Bu yazıda elimden geldiği kadarıyla Japon korku filmi kültürü ve dayandığı efsaneleri işlemeye çalıştım. Bir zamanların sıkı bir anime takipçisi olarak (ve de inkar etmiyorum kaynağını bilmediğim bir Japonya sempatisi ile) her bakımdan dünyanın geri kalanından çok farklı olan sevgili Japon kardeşlerimizin kültürüne bizim gözlüğümüzden bakmaya çalıştım. İlgilenenler buyurun buradan okuyun!


Japon korku hikayeleri ele geçirilme, exorcism, Şamanizm, geleceği görme ve yokai’yi (Japon efsanelerindeki çeşitli yaratıklar) temel alan, hayalet ve poltergeistleri kapsayan, psikolojik korku ve gerilim yaratma üzerine kuruludur. Japon korku öykülerinin izi Edo ve Meiji dönemlerine kadar sürülebilir ve Kaidan olarak isimlendirilirler. Orjinali Budist öykülere dayanan Kaidan, bu sebeple karma elementlerini taşır ve özellikle yapılan yanlışların bedelini ödeten intikamcı hayaletleri anlatır. Bu hayaletler, bazen sadece kötü davranan kişiyi bazen de bir topluluğu hedef alabilir. Kaidan kelimesi artık Japonca’da sıkça kullanılmasa da anlattıkları öykülere eski bir tat katmak isteyenler hikayelerini bu şekilde isimlendirebilirler.
Ringu (Halka) ile batının dikkatini çeken Japon korku kültürünün tek ürünü bu film değil elbette. Japon yönetmenler, Ju-On, Kairo, One Missed Call, Infection, Guinea Pig, Tokyo Gore Police gibi daha bir çok aşina olduğumuz yapıma imza atmış durumdadırlar. Fakat Ju-On, Ringu ve One Missed Call gibi yapımlar batı dünyasına yeni bir efsanevi karakteri tanıtmıştır: Yürei

Yürei’nin ne olduğunu açıklarken biraz Japon inançlarına değinmek de gerekiyor. Çünkü Japon toplumunun ölümden sonraki yaşam inancına göre tüm insanların bir ruhu yani “Reikon”u mevcuttur. Reikon, kişi öldükten sonra vücudu terk eder ve bizim “Araf” olarak adlandırdığımız yere gider; burada, cenaze ve cenaze sonrası ritüellerin doğru ve tam olarak gerçekleştirilmesini bekler. Reikon ancak ritüeller gerektiği şekilde tamamlandığında atalarının ruhuna kavuşabilir.

Fakat kişi bir şiddet eylemi sonucu öldürülmüş veya intihar etmişse ya da cenaze ritüelleri tam ve doğru gerçekleştirilmemişse, intikam, aşk, kıskançlık, nefret ya da üzüntü gibi güçlü duygulardan etkilenmişse o zaman Reikon’u bir Yürei’ye dönüşür. Fiziksel dünyada sıkışıp kalır. Yürei ancak eksik olan ritüeller tamamlanırsa ya da kendisini dünyaya bağlayan duygusal çelişkiler çözülürse ruhlar alemine geri dönebilir aksi halde dünyada kalarak insanlara musallat olmaya devam eder.



17.yüzyılın sonlarında Kaidan, tiyatrolarda popüler hale gelmeye başlayınca Yürei karakterlerine belli başlı bazı özellikler kazandırılmıştır. Bunlar:

- Beyaz giysiler: Edo çağının cenaze giysisi olan beyaz kimono giyerler. Beyaz renk aynı zamanda Shinto dininde saflık anlamına gelmektedir ve rahipler ve ölüler için kullanılan bir renktir.

- Uzun, siyah saçlar: Normal hayatlarında Japon kadınları her zaman saçlarını toplarlar ama cenaze, ölüm gibi durumlarda salık bırakırlar.

- Eller ve ayaklar: Edo dönemindeki hikayelerde Yürei’lerin elleri eklem yerlerinden cansız bir şekilde sarkmaktadır ve bu vücuda dirseklerin sıkıca yaklaştırılmasıyla canlandırılır. Bacak ve ayakları yoktur, havada uçarlar. Kabuki tiyatrosunda çok uzun kimonolar veya iplerin desteğiyle bu özellikler çabucak görsel hayata geçirilmiştir.

- Hitodama: Yürei’ler kendilerine eşlik eden uçan alevler ile tasvir edilirler. Bunlar mavi, yeşil ya da mor renklerde olabilirler. Hayaletin çeşitli parçalarını temsil ederler.

Genel anlamda hayaletler Yürei olarak adlandırılsa da kendi aralarında alt sınıflara ayrılırlar.

• Onryō – Kendilerine yapılan bir yanlış sebebiyle araftan dünyaya gelen intikamcı ruhlardır.

• Ubume – Doğumda ya da çocukları küçükken ölen kadınların hayaletleridir. Bu Yürei’ler çocuklarına bakmak için geri dönerler ve onlara şeker vermeleriyle bilinirler.

• Goryō – Özellikle şehit düşmüş aristokrat sınıfa ait kişilerin intikamcı ruhlarıdır.

• Funayūrei – Denizde ölenlerin hayaletleridir. Bu hayaletler çoğunlukla deniz kızı, deniz adamı gibi balık insan karışımı olarak tasvir edilirler.

• Zashiki-warashi – Çocukların hayaletleridirler. Tehlikeli değil ama yaramazdırlar.

• Samurai Hayaletleri – Genpei Savaşı’nda ölenlerin hayaletleridirler. Savaşçı hayaletler en çok Noh
Tiyatrosu’nda görülürler ve diğer hayaletlerin aksine uzun bacaklarla tasvir edilirler.
Bir de Aç Hayaletler (Hungry Ghosts) kavramı vardır. Japon Budizmi’ne göre bu tip 2 hayalet mevcuttur: Gaki ve Jikininki

Gaki, kıskanç ve aç gözlü insanların hayaletleridir. Bir madde ya da objeye karşı hiç doymak bilmeyen bir açlıkla cezalandırılmışlardır.

Jikininki ise bencil, aç gözlü ve inançsız insanların hayaletleridir. Bunlar, ceset etlerini yemekle cezalandırılmışlardır. Genellikle geceleri yeni ölmüş bedenleri veya ölüler için bırakılan yiyecekleri yerler.

Yazımın son bölümünü Japon korku filmlerinin temelini oluşturan çok ünlü bir tane hikayeye ayırmak istedim .

Yotsuya Kaidan: Oiwa ve Tamiya’nın ihanet, cinayet ve hayaletin intikamı öğeleri üzerine kurulmuş belki de en ünlü Japon hayalet hikayesidir. Bu gün Japon korku filmlerinde gördüğümüz intikamcı hayaletlerin atası işte bu Oiwa’dır diyebiliriz.

 
       ( ALINTIDIR )
                                      ...SON ....




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder